Simurg veya Anka
Mistik kuş Simurg (otuz kuş) veya (anka) Fars sanatında kuş şeklinde, kanatlı dev bir yaratık olarak resmedilmiştir. Zaman zaman köpek başına ve aslan pençelerine sahip bir tavus kuşu olarak da resmedilmiştir. Bazen insan yüzü ile de resmedildiği olmuştur. Bir bölümü memeli olduğu için
yavrularını emzirirdi. Yılanlara karşı bir düşmanlığı vardı ve yaşadığı yer fazlasıyla sulaktı. Bir antik İran tanımında Simurg'un kendisini alevlerle kaplayana kadar 1700 yıl yaşar, daha sonraki tanım ve kayıtlarda ise onun ölümsüz olduğu ve Bilgi Ağacı'nda bir yuvası olduğundan bahsedilmiştir.
Mistik kuş Simurg (otuz kuş) veya (anka) Fars sanatında kuş şeklinde, kanatlı dev bir yaratık olarak resmedilmiştir. Zaman zaman köpek başına ve aslan pençelerine sahip bir tavus kuşu olarak da resmedilmiştir. Bazen insan yüzü ile de resmedildiği olmuştur. Bir bölümü memeli olduğu için
yavrularını emzirirdi. Yılanlara karşı bir düşmanlığı vardı ve yaşadığı yer fazlasıyla sulaktı. Bir antik İran tanımında Simurg'un kendisini alevlerle kaplayana kadar 1700 yıl yaşar, daha sonraki tanım ve kayıtlarda ise onun ölümsüz olduğu ve Bilgi Ağacı'nda bir yuvası olduğundan bahsedilmiştir.
İran efsanesine göre, bu kuş o kadar yaşlıdır ki dünyanın yıkılışına üç kez tanık olmuştur. Tüm bu zaman boyunca, Simurg o kadar çok öğrenmiştir ki tüm zamanların bilgisine sahip olmuştur.
Sasani Persler Simurg'un yere bereket bahşedeceğine ve dünya ile göğün arasındaki birliği sağlayacağına inanırlardı. Yaşam ağacı, Gaokerena'da tünediğine ve her türlü şeytani şeyi tedavi eden, düzelten kutsal Haoma bitkisinin yöresinde yaşadığına inanılırdı. Daha sonraki İran geleneklerinde Simurg ilahiliğin bir sembolü haline gelmiştir. Ayrıca, Sên-Murv/Simurg Pers edebiyatında Homâ olarak tanımlanmış, Arapça'ya ise Rukh olarak girmiştir.
Simurg uçuşa kalktığında, bilgi ağacının yaprakları titrer her bitkinin tohumlarının dökülmesine neden olurdu. Bu tohumlar dünyanın her yanına dağılır gelmiş geçmiş her bitki çeşidinin kök almasını sağlar ve böylece de (bu bitkiler yoluyla) insanoğlunun tüm hastalıklarını tedavi ederler. Simurg'un tüylerinin bakır renginde olduğu söylenmiştir. Her ne kadar başlarda bir köpek-kuş olarak tasvir edilse de, daha sonraları sıklıkla bir insan veya köpeğin başıyla gösterilmiştir. Onun iyiliksever bir doğası olduğu ve kanatlarının bir dokunuşunun her türlü hastalık veya yarayı tedavi edeceğine inanılırdı.
Rüstem’in Doğuşu:
Firdevsi’nin epik eseri Şahname’de (Şahların Kitabı) Simurg
en tanınmış halini almıştır. Şahname’de Simurg’un Prens Zal ile olan ilişkisi
yer alır. Şahname’ye göre Kral Sam’ın oğlu Zal albino olarak doğmuştur. Kral
sam albino oğlunu görünce, çocuğun şeytanların tohumu olduğunu düşünüp çocuğu
bir dağa terk etmiştir. Çocuğun ağlayışlarını duyan yumuşak kalpli Simurg
çocuğu alıp büyütür. Zal her türlü bilgiye sahip Simurg’dan hikmet almış birçok
şey öğrenmiştir. Yine de büyüyüp bir yetişkin olduğu zaman insanların dünyasına
girmek ister. Simurg çok üzülse de, ona bir tane altın tüy verip gitmesine izin
vermiştir. Eğer Zal, Simurg’un yardımına ihtiyaç duyarsa bu tüyü yakacaktır.
Krallığına döndüğünde Zal güzel Rudaba’ya âşık olur ve
onunla evlenir. Karısı bir oğula hamile kalır fakat doğum zamanı geldiğinde
birçok sorun yaşarlar. Zal karısının doğum sırasında öleceğini fark eder ve tam
Rudabah ölüme yakınken Zal Simurg’u çağırmaya karar verir. Ortaya çıkan Simurg
Zal’ın bir tür sezaryan benzeri yöntem uygulamasını sağlar ve Rudabah ile
çocuğun hayatını kurtarır. Bu çocuk daha sonra en ünlü ve büyük Pers
kahramanlarından biri olacak Rüstem’dir.
Haft khan… (7 han) Firdevsi şehanmesinde adı geçen Zal oğlu Rüstem ve Geştaseb
oğlu İsfendyar’ın yaptıkları savaşlara verilen isimdir.
;Rüstem’in Yedihanı; veya farsça ismi ile ;Heftkhan i Rüstem; Rüstem’in İran şahı Kikavus’u beyaz devin
esaretinden kurtarmak için yaptığı savaşlardır.
Kikavus hükümetinin başlarında devler,
beyaz devin komutasında Mazenderan diyarına (Şimdiki İran’ın Mazenderan ili ile
aynı yer değildir) savaş açıp orayı ele geçiriyorlar.
Kikavus ordusuyla onlara saldırır ama yenilir.
Beyaz dev kikavus ve askerlerinin gözlerini kör edip onları hapseder. Kikavus
gizlice Rüstem’in babası Zal’a bir haberci gönderir ve ondan Rüstem’i onlara yardım
etmesi için göndermesini ister. Rüstem atı Rehş (Rakhsh) ile Mazenderan
diyarına doğru hareket eder. Rüstem Rehş ile beraber büyük bir çöle varır.
1.Han: Rehş’in Aslan ile savaşı
Rüstem’in yolunda ilk tehlike bir
aslandı. Rüstem iki günlük yolu bir günde gitti. Bu nedenle acıktı ve dinlenmek
istedi. Birden karşısında ceylanlarla dolu bir çöl belirdi. Rüstem Rehş’e bindi
ve onlara doğru sürdü. Bir ceylan yakaladı.
Ateş yakıp, pişirip yedi. Rehş’in ipini açtı ve otlanmaya bıraktı. Kendisi de bir kamışlığa girip orada kendine uyuma yeri hazırladı ve uyudu. Meğersem o kamışlık bir aslanın eviymiş. Gece yarısı aslan evine döndü. Orada Rüstem’i ve atını görünce “ önce atı öldürmem gerekiyor ki kaçamasın” dedi. Bu yüzden de Rehş’e saldırdı. Rehş iki eli ile aslanın kafasına darbe vurdu ve dişini onun sırtına soktu. Onu o kadar yere vurdu ki aslan öldü. Rüstem uyandığında Rehş’in aslanı öldürdüğünü görünce:
Ateş yakıp, pişirip yedi. Rehş’in ipini açtı ve otlanmaya bıraktı. Kendisi de bir kamışlığa girip orada kendine uyuma yeri hazırladı ve uyudu. Meğersem o kamışlık bir aslanın eviymiş. Gece yarısı aslan evine döndü. Orada Rüstem’i ve atını görünce “ önce atı öldürmem gerekiyor ki kaçamasın” dedi. Bu yüzden de Rehş’e saldırdı. Rehş iki eli ile aslanın kafasına darbe vurdu ve dişini onun sırtına soktu. Onu o kadar yere vurdu ki aslan öldü. Rüstem uyandığında Rehş’in aslanı öldürdüğünü görünce:
-
Ey saf Rehş, sen aslanla ne savaşıyorsun? Aslan seni öldürseydi ben bu
Kement, yay, mızrak ve oklarla bu ıssız çölde nasıl yürüyerek Mazenderan’a
varırdım?
Bunu söyledi ve tekrar uyudu.
2.Han: Issız Çölden Geçmek
Rüstem sabah olunca uykudan uyanır.
Atını okşar ve yola koyulur. Yoldayken susuz ve sıcak bir çöl görür. Sıcaklığı
o kadardı ki bir kuş oradaki kumlarda yürüse ayakları pişerdi. Rüstem’in dili
susuzluktan yara olmuştu. Rehş’in de dayanma gücü kalmamıştı. Rüstem Rehş’ten iner, atın urganını eline
alır ve yürümeye başlar. Susuzluktan sarhoşlar gibi yürüyordu. Çöl sıcak ve yol
uzundu. Rüstem dayanamadı ve gökyüzüne bakıp şöyle dedi:
-
Ey çere veren hâkim, zorluk da rahatlık da senden, eğer benim eziyet
çekmem seni mutlu ediyorsa ben çektim ancak Kikavus’un kaderi buna bağlı. Onu
kurtaramazsam sana tapan insanları devlerin elinden kurtarmam da mümkün
olmayacak. Ben canımı onları kurtarmak
için ortaya koydum. Sen ki adilsin ve mazlumlara zorlukta yardım edersin beni
de bu zordan kurtar ve benim çektiğim bunca eziyeti karşılıksız bırakma. Elimi
tut ve yaşlı Zal’ın yüreğini benimle yakma.
Yol boyunca Allah ile konuştu. Ancak bir
umut ışığı gözükmüyordu ve her an gücü azalıyordu. Ölümü düşünüp ve kendi
kendine dedi:
-
Önüme bir ordu çıksaydı aslan gibi önlerinde dururdum ve bir hamlede
hepsini yok ederdim. Karşıma dağ çıksa topuzumla una çevirirdi. Ceyhun çayı
bana gürlese Allah’ın verdiği güçle toprağa gömerdim. Ancak bu uzun yolda,
susuz ve sıcak çöl en güçlü yiğitleri de dize getiriyor. Böyle gelen bir ölümün
karşısında ne yapılabilir?
Bunları söylerken gücü tükendi ve düştü.
Birden yanından bir bizon geçti. Bizonu görünce ümitlendi. Yakınlarda
içilebilecek su olması gerektiğini düşündü. Gücünü topladı ve bizonun peşine düştü.
Bizon onu bir çeşmeye götürdü. Rüstem bizonun Allah tarafından gönderildiğini
düşündü. Çeşmeden doya doya su içti. Rehş’in eyerini çıkardı. Suyun içine salıp
tımarladı. Sonra bir zebra gördü. Peşine düştü. Onu avlayıp ateşte pişirip
yedi. Uyumaya hazırlandı. Uyumadan önce Rehş’e :
-
Sakın ola ben uyurken kimse ile savaşma. Eğer tehlike görürsen beni
uyandır.
3.Han: Rüstem Ejderhayı Öldürüyor
Rehş gece yarısına kadar otluyordu. Ama Rüstem’in
uyuduğu bayırda bir ejderha yaşıyordu. Öyle bir ejderha ki
onun korkusundan aslanlar, kaplanlar ve devler bile o çölden geçmeye cesaret edemiyorlardı. Ejderha evine döndüğünde Rüstem’i uyurken ve Rehş’i otlarken gördü. Hayretler içinde kendi kendine “Bu bayıra adım atmaya nasıl cesaret ederler?” dedi ve Rehş’e doğru yürüdü.
onun korkusundan aslanlar, kaplanlar ve devler bile o çölden geçmeye cesaret edemiyorlardı. Ejderha evine döndüğünde Rüstem’i uyurken ve Rehş’i otlarken gördü. Hayretler içinde kendi kendine “Bu bayıra adım atmaya nasıl cesaret ederler?” dedi ve Rehş’e doğru yürüdü.
Rehş onu görünce hiç beklemeden Rüstem’e doğru koştu.
Yerlerden toz kalktı, at yüksek sesle kişnedi. Rüstem uykudan kalktı ve hızla
savaş pozisyonu aldı. Ancak Ejderha büyülü bir şekilde kayboldu. Rüstem kendi
etrafına dönüp her tarafa baktı ancak bir şey göremeyince Rehş’ sebepsiz yere
neden uyandırdı dedi ve tekrar uyudu. Ejderha karanlıklar içinden tekrar ortaya
çıktı. Rehş tekrar Rüstem’e doğru koştu ve onu uyandırdı. Rüstem yine her
tarafa baktı ve yine bir şey göremedi. Sinirlendi ve Rehş’e dedi:
-
Bu zifiri karanlıkta uyumak istemiyorsun ve beni de uyanık görmek
istiyorsun? Eğer yine uyandırırsan senin kafanı keser, kendim yalın ayak
Mazenderan’a doğru yürürüm. Tehlike görürsen beni uyandır dedim. Sen savaşma ve
işi bana bırak dedim. Beni uyandırıp uykusuz bırak demedim. Bir daha beni
uyandırma.
Ejderha 3.kez ortaya çıktı ve ağzından
ateş püskürdü. Rehş otlak yerinden çıktı ama ne yapacağını şaşırdı. Çünkü
Ejderha çok güçlü ve Rüstem de çok sinirliydi.
Sonunda Rüstem’in sevgisi onu kendine
çekti. Rüzgâr gibi Rüstem’e doğru koştu ve ayaklarını yere vurdu. Rüstem
uykudan zıpladı ve Rehşi gördü ancak bu sefer Allah’ın emri ile toprak
Ejderhayı saklamayı kabul etmedi. Zifiri karanlıkta Rüstem Ejderhayı görünce
kılıcını şimşek gibi çıkardı. Ejderhaya doğru yürüdü ve dedi:
-
Dünya senin için bitti, adın nedir? İsmini bilmeden benim elimde ölmeni
istemiyorum.
Ejderha kükredi ve dedi:
-
Kartallar bile bu göklerde uçmaz. Yıldızlar buraları düşünmez. Sen bu
çöle girerek kendini ölümün kucağına attın. Senin adın nedir? Annen sana
ağlayacak çünkü.
-
Ben Rüstem i Destan. Tek başıma bir orduyu yok ederim. Sen mertlik
nedir göreceksin.
Bunu dedi ve Ejderhaya saldırdı. Ejderha
çok güçlüydü ve öyle Rüstem ile dövüşüyordu ki sanki kazanacak gibiydi. Rehş
bunu görünce yerinden zıpladı ve dişlerini ejderhanın bedenine geçirdi ve onu
aslan gibi parçaladı. Rüstem Rehş’in bu hareketine hayran kaldı. Kılıcı ile
ejderhanın kafasını kesti. Rüstem Allah’a şükretti ve kendini suda yıkadı.
Rehş’e binip yola koyuldu.
4.Han: Cadı Kadın
Rüstem mutlu ve güçlü, uzun bir yolu
ilerliyordu ta ki yemyeşil bir çayıra vardı. Güzel bir sofra çeşmenin hemen
yanına serilmiş ve kızarmış kuzular hazırlanmış yanında da altın bir kapta
şarap vardı. Rüstem sevindi ve o sofranın devlerin bir tuzağı olduğundan
habersiz oturdu ve şarabı içti. O kabın yanında bir de saz vardı. Onu aldı ve
şarkı söylemeye başladı.
Sesini cadı yaşlı kadın duydu. Cadı çok
kibirliydi ve Rüstem’in düşmanlarındandı. Onu öldürmek için emir almıştı ve
güçlüydü. Güzel ve genç bir kadın şekline girip, Rüstem’in yanına geldi. Rüstem
onu görünce sevindi. “Şükürler olsun Allah’ım” dediğinde cadı Allah’ın adını
duyunca şeytani suretine geri döndü. Rüstem bunu görünce onun cadı olduğunu
anladı. Cadı kaçmak istedi ama Rüstem hemen kemendini çıkarıp onun boynuna atıp
yakaladı. Hileli ve tehlikeli bir cadı olduğunu anlayıp onu hançeri ile ikiye
böldü.
5.Han: Bekçi ve olad ile savaş
Rüstem yolda bir çayın kenarında uyudu.
Rehş ise çimenlikte otlamaya başladı. Bekçi Rehşin otlamasına kızıp Rüstem’e
saldırdı ve uykudayken ona vurdu. Rüstem uyandı ve bekçinin kulaklarını kesip
eline verdi. Bekçi o bölgenin pehlivanı devlerden olan Olad’a haber yolladı. Olad
askerlerini alıp Rüstem ile savaşa gitti. Rüstem askerlere saldırdı ve her
darbede on dev öldürdü. O anda Olad bağırdı:
-
Ey Rüstem gel benimle savaş, seni öldüreceğim.
Ve Rüstem’e saldırdı. Rüstem kemendini
başının üzerinde döndürüp Olad’a doğru attı. Boynundan yakalayıp onu yakaladı. Olad
kendini Rüstem’e esir olarak görünce:
-
Ey yiğit pehlivan, beni öldürme ne istersen yaparım.
-
Bana beyaz devin yerini göstereceksin. Aksi takdirde seni öldürürüm.
Olad kabul etti ve onlarla beraber yola
koyuldu. Olad önde, Rüstem ve Rehş onun peşinden beyaz devin yanına yol
alıyorlardı.
6.Han: Erjeng Dev
Rüstem ve Olad “Esperoz” dağına (yerel
dilde “beyaz uç” anlamında) vardılar. Beyaz dev Kikavus’u burada tutuyordu.
Gece yarısı olunca her tarafta mumlar ve ateşler yakıldı. Rüstem Olada sordu:
- Sağda solda ateş yakılan yer neresi?
- Orası Mazenderan diyarıdır. Orada bekçi devler var. Gökyüzüne doğru uzanan ağaç olan yerde her zaman nara atan “Erjeng Dev”in çadırı var.
- Sağda solda ateş yakılan yer neresi?
- Orası Mazenderan diyarıdır. Orada bekçi devler var. Gökyüzüne doğru uzanan ağaç olan yerde her zaman nara atan “Erjeng Dev”in çadırı var.
Rüstem gece uyudu. Sabah olduğunda Olad’ı
bir ağaca bağlayıp “Erjeng dev” ile savaşmaya gitti. Rüstem bu savaşta Erjeng
devin kafasını kesti. Ordusu da korkudan dağıldı. Rüstem Kikavus ve ordusunun
tutulduğu şehre doğru gitti. Onları da
kurtardıktan sonra Kikavus Beyaz Dev’in yerini ona gösterdi.
Rüstem Olad ile birlikte Beyaz Dev’in yaşadığı yere doğru gittiler.
7.Han: Beyaz Dev ile savaş
Rüstem ve Olad, beyaz devin yaşadığı yedidağ adındaki bir yere vardılar. Beyaz
Dev bir mağarada yaşıyordu.Rüstem Olad ile birlikte Beyaz Dev’in yaşadığı yere doğru gittiler.
7.Han: Beyaz Dev ile savaş
Gece orada kalıp sabah Olad’ın elini kolunu bağlayıp Mağaranın kapısındaki bekçilere saldırdı ve onları öldürdü. Sonra karanlık mağaranın içine girdi. Mağaranın içinde beyaz dev ile karşılaştı.
Beyaz dev elinde değirmen taşı, başında miğfer ve demir zırhı ile Rüstem’ ile savaşıyordu. Rüstem bir ayağını ve bacağını kopardı. Dev yine saldırdı ve uzun bir dövüş başladı. Kâh Rüstem kâh dev kazanmak üzere oluyordu. En son Rüstem hançer ile devin kalbini deşti ve ciğerini çıkardı. Diğer devlerin hepsi kaçtı. Beyaz devin kanını Kikavus ve askerlerin gözüne damlattılar ve hepsinin gözleri açıldı.
Yorumlar
Yorum Gönder