Ana içeriğe atla

Heft han i Rüstem

Simurg veya Anka 

Mistik kuş Simurg (otuz kuş) veya (anka) Fars sanatında kuş şeklinde, kanatlı dev bir yaratık olarak resmedilmiştir. Zaman zaman köpek başına ve aslan pençelerine sahip bir tavus kuşu olarak da resmedilmiştir. Bazen insan yüzü ile de resmedildiği olmuştur. Bir bölümü memeli olduğu için

yavrularını emzirirdi. Yılanlara karşı bir düşmanlığı vardı ve yaşadığı yer fazlasıyla sulaktı. Bir antik İran tanımında Simurg'un kendisini alevlerle kaplayana kadar 1700 yıl yaşar, daha sonraki tanım ve kayıtlarda ise onun ölümsüz olduğu ve Bilgi Ağacı'nda bir yuvası olduğundan bahsedilmiştir.
İran efsanesine göre, bu kuş o kadar yaşlıdır ki dünyanın yıkılışına üç kez tanık olmuştur. Tüm bu zaman boyunca, Simurg o kadar çok öğrenmiştir ki tüm zamanların bilgisine sahip olmuştur.
Sasani Persler Simurg'un yere bereket bahşedeceğine ve dünya ile göğün arasındaki birliği sağlayacağına inanırlardı. Yaşam ağacı, Gaokerena'da tünediğine ve her türlü şeytani şeyi tedavi eden, düzelten kutsal Haoma bitkisinin yöresinde yaşadığına inanılırdı. Daha sonraki İran geleneklerinde Simurg ilahiliğin bir sembolü haline gelmiştir. Ayrıca, Sên-Murv/Simurg Pers edebiyatında Homâ olarak tanımlanmış, Arapça'ya ise Rukh olarak girmiştir.
Simurg uçuşa kalktığında, bilgi ağacının yaprakları titrer her bitkinin tohumlarının dökülmesine neden olurdu. Bu tohumlar dünyanın her yanına dağılır gelmiş geçmiş her bitki çeşidinin kök almasını sağlar ve böylece de (bu bitkiler yoluyla) insanoğlunun tüm hastalıklarını tedavi ederler. Simurg'un tüylerinin bakır renginde olduğu söylenmiştir. Her ne kadar başlarda bir köpek-kuş olarak tasvir edilse de, daha sonraları sıklıkla bir insan veya köpeğin başıyla gösterilmiştir. Onun iyiliksever bir doğası olduğu ve kanatlarının bir dokunuşunun her türlü hastalık veya yarayı tedavi edeceğine inanılırdı.


Rüstem’in Doğuşu:


Firdevsi’nin epik eseri Şahname’de (Şahların Kitabı) Simurg en tanınmış halini almıştır. Şahname’de Simurg’un Prens Zal ile olan ilişkisi yer alır. Şahname’ye göre Kral Sam’ın oğlu Zal albino olarak doğmuştur. Kral sam albino oğlunu görünce, çocuğun şeytanların tohumu olduğunu düşünüp çocuğu bir dağa terk etmiştir. Çocuğun ağlayışlarını duyan yumuşak kalpli Simurg çocuğu alıp büyütür. Zal her türlü bilgiye sahip Simurg’dan hikmet almış birçok şey öğrenmiştir. Yine de büyüyüp bir yetişkin olduğu zaman insanların dünyasına girmek ister. Simurg çok üzülse de, ona bir tane altın tüy verip gitmesine izin vermiştir. Eğer Zal, Simurg’un yardımına ihtiyaç duyarsa bu tüyü yakacaktır.


Krallığına döndüğünde Zal güzel Rudaba’ya âşık olur ve onunla evlenir. Karısı bir oğula hamile kalır fakat doğum zamanı geldiğinde birçok sorun yaşarlar. Zal karısının doğum sırasında öleceğini fark eder ve tam Rudabah ölüme yakınken Zal Simurg’u çağırmaya karar verir. Ortaya çıkan Simurg Zal’ın bir tür sezaryan benzeri yöntem uygulamasını sağlar ve Rudabah ile çocuğun hayatını kurtarır. Bu çocuk daha sonra en ünlü ve büyük Pers kahramanlarından biri olacak Rüstem’dir.
Haft khan… (7 han) Firdevsi şehanmesinde adı geçen Zal oğlu Rüstem ve Geştaseb oğlu İsfendyar’ın yaptıkları savaşlara verilen isimdir.
;Rüstem’in Yedihanı; veya farsça ismi ile ;Heftkhan i Rüstem;  Rüstem’in İran şahı Kikavus’u beyaz devin esaretinden kurtarmak için yaptığı savaşlardır.
Kikavus hükümetinin başlarında devler, beyaz devin komutasında Mazenderan diyarına (Şimdiki İran’ın Mazenderan ili ile aynı yer değildir) savaş açıp orayı ele geçiriyorlar.
 Kikavus ordusuyla onlara saldırır ama yenilir. Beyaz dev kikavus ve askerlerinin gözlerini kör edip onları hapseder. Kikavus gizlice Rüstem’in babası Zal’a bir haberci gönderir ve ondan Rüstem’i onlara yardım etmesi için göndermesini ister. Rüstem atı Rehş (Rakhsh) ile Mazenderan diyarına doğru hareket eder. Rüstem Rehş ile beraber büyük bir çöle varır.



1.Han:  Rehş’in Aslan ile savaşı




Rüstem’in yolunda ilk tehlike bir aslandı. Rüstem iki günlük yolu bir günde gitti. Bu nedenle acıktı ve dinlenmek istedi. Birden karşısında ceylanlarla dolu bir çöl belirdi. Rüstem Rehş’e bindi ve onlara doğru sürdü. Bir ceylan yakaladı. 


Ateş yakıp, pişirip yedi. Rehş’in ipini açtı ve otlanmaya bıraktı. Kendisi de bir kamışlığa girip orada kendine uyuma yeri hazırladı ve uyudu. Meğersem o kamışlık bir aslanın eviymiş. Gece yarısı aslan evine döndü. Orada Rüstem’i ve atını görünce “ önce atı öldürmem gerekiyor ki kaçamasın” dedi. Bu yüzden de Rehş’e saldırdı. Rehş iki eli ile aslanın kafasına darbe vurdu ve dişini onun sırtına soktu. Onu o kadar yere vurdu ki aslan öldü. Rüstem uyandığında Rehş’in aslanı öldürdüğünü görünce:
-          Ey saf Rehş, sen aslanla ne savaşıyorsun? Aslan seni öldürseydi ben bu Kement, yay, mızrak ve oklarla bu ıssız çölde nasıl yürüyerek Mazenderan’a varırdım?
Bunu söyledi ve tekrar uyudu.


2.Han:  Issız Çölden Geçmek

Rüstem sabah olunca uykudan uyanır. Atını okşar ve yola koyulur. Yoldayken susuz ve sıcak bir çöl görür. Sıcaklığı o kadardı ki bir kuş oradaki kumlarda yürüse ayakları pişerdi. Rüstem’in dili susuzluktan yara olmuştu. Rehş’in de dayanma gücü kalmamıştı.  Rüstem Rehş’ten iner, atın urganını eline alır ve yürümeye başlar. Susuzluktan sarhoşlar gibi yürüyordu. Çöl sıcak ve yol uzundu. Rüstem dayanamadı ve gökyüzüne bakıp şöyle dedi:
-          Ey çere veren hâkim, zorluk da rahatlık da senden, eğer benim eziyet çekmem seni mutlu ediyorsa ben çektim ancak Kikavus’un kaderi buna bağlı. Onu kurtaramazsam sana tapan insanları devlerin elinden kurtarmam da mümkün olmayacak.  Ben canımı onları kurtarmak için ortaya koydum. Sen ki adilsin ve mazlumlara zorlukta yardım edersin beni de bu zordan kurtar ve benim çektiğim bunca eziyeti karşılıksız bırakma. Elimi tut ve yaşlı Zal’ın yüreğini benimle yakma.
Yol boyunca Allah ile konuştu. Ancak bir umut ışığı gözükmüyordu ve her an gücü azalıyordu. Ölümü düşünüp ve kendi kendine dedi:
-          Önüme bir ordu çıksaydı aslan gibi önlerinde dururdum ve bir hamlede hepsini yok ederdim. Karşıma dağ çıksa topuzumla una çevirirdi. Ceyhun çayı bana gürlese Allah’ın verdiği güçle toprağa gömerdim. Ancak bu uzun yolda, susuz ve sıcak çöl en güçlü yiğitleri de dize getiriyor. Böyle gelen bir ölümün karşısında ne yapılabilir?
Bunları söylerken gücü tükendi ve düştü. Birden yanından bir bizon geçti. Bizonu görünce ümitlendi. Yakınlarda içilebilecek su olması gerektiğini düşündü. Gücünü topladı ve bizonun peşine düştü. Bizon onu bir çeşmeye götürdü. Rüstem bizonun Allah tarafından gönderildiğini düşündü. Çeşmeden doya doya su içti. Rehş’in eyerini çıkardı. Suyun içine salıp tımarladı. Sonra bir zebra gördü. Peşine düştü. Onu avlayıp ateşte pişirip yedi. Uyumaya hazırlandı. Uyumadan önce Rehş’e :
-          Sakın ola ben uyurken kimse ile savaşma. Eğer tehlike görürsen beni uyandır.


3.Han: Rüstem Ejderhayı Öldürüyor



Rehş gece yarısına kadar otluyordu. Ama Rüstem’in uyuduğu bayırda bir ejderha yaşıyordu. Öyle bir ejderha ki 

onun korkusundan aslanlar, kaplanlar ve devler bile o çölden geçmeye cesaret edemiyorlardı. Ejderha evine döndüğünde Rüstem’i uyurken ve Rehş’i otlarken gördü. Hayretler içinde kendi kendine “Bu bayıra adım atmaya nasıl cesaret ederler?” dedi ve Rehş’e doğru yürüdü.
Rehş onu görünce hiç beklemeden Rüstem’e doğru koştu. Yerlerden toz kalktı, at yüksek sesle kişnedi. Rüstem uykudan kalktı ve hızla savaş pozisyonu aldı. Ancak Ejderha büyülü bir şekilde kayboldu. Rüstem kendi etrafına dönüp her tarafa baktı ancak bir şey göremeyince Rehş’ sebepsiz yere neden uyandırdı dedi ve tekrar uyudu. Ejderha karanlıklar içinden tekrar ortaya çıktı. Rehş tekrar Rüstem’e doğru koştu ve onu uyandırdı. Rüstem yine her tarafa baktı ve yine bir şey göremedi. Sinirlendi ve Rehş’e dedi:
-          Bu zifiri karanlıkta uyumak istemiyorsun ve beni de uyanık görmek istiyorsun? Eğer yine uyandırırsan senin kafanı keser, kendim yalın ayak Mazenderan’a doğru yürürüm. Tehlike görürsen beni uyandır dedim. Sen savaşma ve işi bana bırak dedim. Beni uyandırıp uykusuz bırak demedim. Bir daha beni uyandırma.
Ejderha 3.kez ortaya çıktı ve ağzından ateş püskürdü. Rehş otlak yerinden çıktı ama ne yapacağını şaşırdı. Çünkü Ejderha çok güçlü ve Rüstem de çok sinirliydi.
Sonunda Rüstem’in sevgisi onu kendine çekti. Rüzgâr gibi Rüstem’e doğru koştu ve ayaklarını yere vurdu. Rüstem uykudan zıpladı ve Rehşi gördü ancak bu sefer Allah’ın emri ile toprak Ejderhayı saklamayı kabul etmedi. Zifiri karanlıkta Rüstem Ejderhayı görünce kılıcını şimşek gibi çıkardı. Ejderhaya doğru yürüdü ve dedi:
-          Dünya senin için bitti, adın nedir? İsmini bilmeden benim elimde ölmeni istemiyorum.
Ejderha kükredi ve dedi:
-          Kartallar bile bu göklerde uçmaz. Yıldızlar buraları düşünmez. Sen bu çöle girerek kendini ölümün kucağına attın. Senin adın nedir? Annen sana ağlayacak çünkü.
-          Ben Rüstem i Destan. Tek başıma bir orduyu yok ederim. Sen mertlik nedir göreceksin.
Bunu dedi ve Ejderhaya saldırdı. Ejderha çok güçlüydü ve öyle Rüstem ile dövüşüyordu ki sanki kazanacak gibiydi. Rehş bunu görünce yerinden zıpladı ve dişlerini ejderhanın bedenine geçirdi ve onu aslan gibi parçaladı. Rüstem Rehş’in bu hareketine hayran kaldı. Kılıcı ile ejderhanın kafasını kesti. Rüstem Allah’a şükretti ve kendini suda yıkadı. Rehş’e binip yola koyuldu.



4.Han: Cadı Kadın

Rüstem mutlu ve güçlü, uzun bir yolu ilerliyordu ta ki yemyeşil bir çayıra vardı. Güzel bir sofra çeşmenin hemen yanına serilmiş ve kızarmış kuzular hazırlanmış yanında da altın bir kapta şarap vardı. Rüstem sevindi ve o sofranın devlerin bir tuzağı olduğundan habersiz oturdu ve şarabı içti. O kabın yanında bir de saz vardı. Onu aldı ve şarkı söylemeye başladı.
Sesini cadı yaşlı kadın duydu. Cadı çok kibirliydi ve Rüstem’in düşmanlarındandı. Onu öldürmek için emir almıştı ve güçlüydü. Güzel ve genç bir kadın şekline girip, Rüstem’in yanına geldi. Rüstem onu görünce sevindi. “Şükürler olsun Allah’ım” dediğinde cadı Allah’ın adını duyunca şeytani suretine geri döndü. Rüstem bunu görünce onun cadı olduğunu anladı. Cadı kaçmak istedi ama Rüstem hemen kemendini çıkarıp onun boynuna atıp yakaladı. Hileli ve tehlikeli bir cadı olduğunu anlayıp onu hançeri ile ikiye böldü.


5.Han: Bekçi ve olad ile savaş

Rüstem yolda bir çayın kenarında uyudu. Rehş ise çimenlikte otlamaya başladı. Bekçi Rehşin otlamasına kızıp Rüstem’e saldırdı ve uykudayken ona vurdu. Rüstem uyandı ve bekçinin kulaklarını kesip eline verdi. Bekçi o bölgenin pehlivanı devlerden olan Olad’a haber yolladı. Olad askerlerini alıp Rüstem ile savaşa gitti. Rüstem askerlere saldırdı ve her darbede on dev öldürdü. O anda Olad bağırdı:
-          Ey Rüstem gel benimle savaş, seni öldüreceğim.
Ve Rüstem’e saldırdı. Rüstem kemendini başının üzerinde döndürüp Olad’a doğru attı. Boynundan yakalayıp onu yakaladı. Olad kendini Rüstem’e esir olarak görünce:
-          Ey yiğit pehlivan, beni öldürme ne istersen yaparım.
-          Bana beyaz devin yerini göstereceksin. Aksi takdirde seni öldürürüm.
Olad kabul etti ve onlarla beraber yola koyuldu. Olad önde, Rüstem ve Rehş onun peşinden beyaz devin yanına yol alıyorlardı.


6.Han: Erjeng Dev



Rüstem ve Olad “Esperoz” dağına (yerel dilde “beyaz uç” anlamında) vardılar. Beyaz dev Kikavus’u burada tutuyordu. Gece yarısı olunca her tarafta mumlar ve ateşler yakıldı. Rüstem Olada sordu:
-  Sağda solda ateş yakılan yer neresi?
- Orası Mazenderan diyarıdır. Orada bekçi devler var. Gökyüzüne doğru uzanan ağaç olan yerde her zaman nara atan “Erjeng Dev”in çadırı var.
Rüstem gece uyudu. Sabah olduğunda Olad’ı bir ağaca bağlayıp “Erjeng dev” ile savaşmaya gitti. Rüstem bu savaşta Erjeng devin kafasını kesti. Ordusu da korkudan dağıldı. Rüstem Kikavus ve ordusunun tutulduğu şehre doğru gitti.  Onları da kurtardıktan sonra Kikavus Beyaz Dev’in yerini ona gösterdi.
Rüstem Olad ile birlikte Beyaz Dev’in yaşadığı yere doğru gittiler.


7.Han: Beyaz Dev ile savaş


Rüstem ve Olad, beyaz devin yaşadığı yedidağ adındaki bir yere vardılar. Beyaz Dev bir mağarada yaşıyordu.
Gece orada kalıp sabah Olad’ın elini kolunu bağlayıp Mağaranın kapısındaki bekçilere saldırdı ve onları öldürdü. Sonra karanlık mağaranın içine girdi. Mağaranın içinde beyaz dev ile karşılaştı.
Beyaz dev elinde değirmen taşı, başında miğfer ve demir zırhı ile Rüstem’ ile savaşıyordu. Rüstem bir ayağını ve bacağını kopardı. Dev yine saldırdı ve uzun bir dövüş başladı. Kâh Rüstem kâh dev kazanmak üzere oluyordu. En son Rüstem hançer ile devin kalbini deşti ve ciğerini çıkardı.  Diğer devlerin hepsi kaçtı. Beyaz devin kanını Kikavus ve askerlerin gözüne damlattılar ve hepsinin gözleri açıldı. 



Yorumlar

En Çok Okunanlar

Kuantum NOKTA Mikroiğne Aşılama ve BİLL GATES

Yazılarımın çoğunda antik dönemlerden günümüze insan DNA'sı üzerinde yapılan değişimler ve deformeler hakkında fikirlerimi beyan ettim. Bu girişimlerin en güncel aşmasını ifşa ediyorum;    Bill Gates;  Bill ve Melinda gates vakfı adı altında  bağlı olduğu bu karanlık oluşum,  (Buna anunnaki mi dersiniz, negatif plan mı, illuminati veya lusiferian; satanism vs...) insan DNA'sını değiştirmeye yönelik yeni bir tür çip üzerinde çalışıyorlar ve sanırım son aşamalarına dahi gelmiştir. Zaten koronavirüs salgınının amacı da insanları buna hazırlamaktır. Onların birbirini suçladığına bakmayın. ABD, Çin'i suçlar, Çin ABD'yi, Hepsi birbirini suçlar dururlar bu onların oyalama ve kafa karıştırma ve en önemlisi KORKU salma yöntemlerinden birdir. Bu yeni tip ÇİP Mikroiğne aşı sistemi olarak tanımlanıyor. KUANTUM yapılı bir nanoçiptir. Başka deyişle bir nanokuantum çip veya programlanabilir bir kuantum yazılım sistemi gibidir. Burada benim kendi düşünceme göre dah

Antarktika Uygarlığı

Dünya’nın her iki kutup bölgeleri olarak bildiğimiz ıssız ama aslında ıssız olmayan alanlarda oldukça yüksek teknolojik varlıklar yaşamaktadır. Her iki kutupta da üsleri olan ancak Güney kutbunda ana merkezleri olan Antarktika uygarlığının kökenleri çok antik dönemlere Atlantis’e kadar uzanır. Atlantis’in Agartha’dan yüzeye çıkış yaparak inşa ettikleri bir uygarlık olduğunu söyleyebiliriz.   Antarktika uygarlığının Agartha ve Atlantis, Mu gibi antik medeniyetlerin devamı olduğunu da. Agartha’dan yüzeye çıkış yaparak medeniyet inşa eden Atlantis’lilerin oldukça mücadeleci bir geçmişleri var. Agartha inşa edilmeden önceki yüzey savaşları, Negatif ittifakın yüzeyi ele geçirilmeleri, bir süre sonra ise püskürtülerek geri çekilmeleriyle yüzeydeki Atlantis uygarlığı inşa edilmişti. Sirius’lular Orion’daki yaşamın özellikle dragonoid türlerce istila edilişinden sonra hareket geçtiler. Bu varlıklar Arkon’ların kontrolü altındadır ve halen evrenimizin farklı noktalarında istilacı ve s

Melezleme programı, Chemtrails ve Arkonlar ; İfşaat

Dünya, iklimini değiştirmiyor. Küresel ısınma da bir aldatmaca. Manipülatif bir söylenti. Dünyanın enerji alanı değişiyor. Dünya bizim için değil onlar için yaşanmaz frekansa ulaşıyor. Bu nedenle de iklimi değiştirmek ve dünyanın ısı, enerji ve atmosfer dengesini bozmak isteyenler var. Bunun için en gözle görülür uygulamalarıysa Chemtrails 'dir. Son zamanlarda özellikle de 1950’lerden sonra insanlık bilinç ve zihinsel algı olarak farklı ve önceki evreye göre daha yüksek bir seviyeye ulaşmak için önemli değişimler yaşamaya başladı. Bu değişimin insanlık için getireceği en önemli durumun bütünsel yükselişin temellerini oluşturmaya yönelik adımlar ve dünya genelinde farkındalıklar yaratarak insanlığın algısal ve titreşimsel yükselişine sebepler oluşturmaktır. Bir sonraki yüksek frekans insan varlığının oluşumuna sebepler yaratan yeni enerji rezonansları ve titreşim alanları yükselmeye odaklı ve yatkın olan biz insanoğulları için son derece önemli ve pozitif bir gelişme olsa da

Negatif Enerjiler ve Etkilerden Korunmak için Tavsiyeler

Metafiziksel olarak yaşanan negatif durumların ana sebebi frekansın düşük olmasıdır. Hem fiziksel hem de ruhsal olarak frekans yükseldiği zaman negatif durumlar da zamanla ortadan kalkar. Özellikle negatif enerjili varlıkların etkisinde olduğunu düşünenlere tavsiyem, pozitif anlamda frekansınızı yükseltin. Bunun için de 1- En başta Yaratıcı'yla aranızdaki bağı güçlendirin. Bunun için ona odaklanıp dua edin. Sadece O'nu hissedin. O beşer değildir. Sizi duyar. Yeterki inanarak  ve samimiyetle ona odaklanın. Onun enerjisini ve yoğun sevgi frekansını algılamaya çalışın. 2- Hakiki gül suyu hergün evinize ve cildinize sürdüğünüzde zamanla frekansınızın arttığını göreceksiniz. Evinizin köşelerine koyacağınız büyük parçalar halinde kaya tuzu (küçük çocukların ulaşamayacağı) evinizin negatif enerjisini emer ve etkisiz hale getirir. 3- Doğayla zaman geçirin. Ağaçlara sarılın. Onlara sizdeki negatif enerjiyi almasına izin verin. Çiçekleri koklayın. 4- Çıplak ayak temiz t

Sivrisineklere Karşı Bitkisel Öneriler Araştırma ve Derleme

  Sivrisineklere Karşı Bitkisel Öneriler Araştırma Derlemesi   UYARI:   Önereceğimiz çözümler Çocuklar, Hamileler, Kalp ve tansiyon hastalarında, alerjik bünyelerde ve diğer ciddi rahatsızlığı bulunan kişilerde Doktora danışarak ve Temkinli kullanılmalıdır.       Günümüzde insan veya insan formundaki diğer türlerin Tanrıcılık oynaması ve bu ilahi nizama karşı durmaları oldukça belirgin ve hissedilir hale gelmiştir. İnsanın yaratılışıyla başlayan bu sürecin belki de milyonlarca yıllık bir geçmişi vardır. Bu gün geldiğimiz noktada bilim ve ilim adı altında insanlara empoze edilen veya dayatılan olguların tamamının masum olduğunu düşünmek saflık olur. Biyolojik, kimyasal, Frekansal, Gıda, Giyim, Eğitim, Siyaset, Medya, Müzik ve aklımıza gelen her alan bu bilinmez sandığımız ama aslında bilinen aklın kontrolü altındadır. Son zamanlarda pandemiyle birlikte bu daha da hissedilir hale geldi. Aslında hep vardı fakat fark edilme seviyesi artmış oldu. Nüfusu azaltma ve kalan insanları

TEKGÖZ, 3.GÖZ Nedir? Ne Değildir?

Özet olarak: Antik medeniyetlerden günümüze kadar gelen birçok sembol vardır. Bunların çoğu tek bir anlama sahip değil birçok anlamı vardır. Tek göz sembolü de bunlardan biridir. Birçoğumuz bu sembolün negatif anlamı olan şekliyle tanıdık. Ancak temelde iki çeşit tekgöz sembolü olduğunu ve bunların her birinin düalitenin iki ucundaki anlamları temsil ettiğini bilmeliyiz. Sembolik olarak kullanılan tekgöz Horus’un gözü mitlerdeki anlatımları değerlendirdiğimde her iki anlamı da bir arada taşıdığını görüyorum. Aslında Horus’sun gözü düalitenin savaşını anlatıyor diyebilirim. Daha sonra hikâyenin yön değiştirmesiyle ve Seth’in kör kalmasıyla iki farklı manaya bürünüyor ve ayrışıyor. Biri aydınlık diğeri ise karanlık alemleri temsil eden semboller haline geliyor.  El ile veya başka bir şekilde kapatılıp oluşturulan tek göz sembolü karanlık varlıkları ve onlara bağlı toplulukları temsil eder. Bunun kökenleri ayrıca Gnsotik metinlerdeki karanlık alemde hapsolup ışık alem yani ruhsal al