Büyük değişim başlıyor. Hiçbir şey Görüldüğü Gibi değildir. Dünya büyük bir sıçrayış, yükseliş ve ilerleyişin eşiğindedir. İnsanlar her ne kadar tüm olumsuzluklardan acı çekiyor olsalar da bu ilerleyiş ve sıçramanın en gerekli malzemelerinden biri kalp vorteksindeki duyuların ortaya çıkışını sağlayacak olaylardır. İnsan ve dünyanın kalbinde ve bağrında birikmiş çeşitli negatif enerjiler ağır bir yüktür ve boşalması gerekiyor. Ani patlamalar ile gelen kırılmalar sadece doğayı değil insan ruhunu da rahatlatıyor. Dünya kendini temizliyor. Bu döngüler daima oldu. Tüm bu olumsuzluklar bazen düalitenin agresif yönünde olanlar tarafından tetikleniyor olsa da hepsi ilahi nizama hizmet eden unsurlardır. Bu dürtüler içgüdüseldir ve farkında olmadan bütüne hizmet ederek pozitif değişimin enerjisini açığa çıkarırlar. Tüm varlıkların hem bireysel hem de kolektif olarak sergiledikleri davranışlar onların bu sıçramadaki seviyelerini belirler. Sevinç, hüzün, gözyaşı ile sevgi, paylaşma, merhamet,
Eski Türklerde tabiatta gizli kuvvetlerin varlığına inançtan bahsetmek mümkündür. Onlara göre her doğal unsurun “izi/iye” adını verdikleri bir göstergesi vardı ve bu gösterge aynı zamanda koruyucu ruh olarak görü-lüyordu. Bu bağlamda her suyun bir iyesi olduğuna inanılırdı. Kadim ve kutsal bir varlık olan suyu, bolluk bereket, kuvvet sembolü olarak gördük-leri gibi aynı zamanda kahredici, yok edici veya koruyucu bir varlık olarak da sayarlardı (Türkyılmaz, 2013: 86). Burada bahsedilen “su” içerisinde herhangi bir birikinti, nehir, göl, deniz gibi içerisinde su bulunan her şeyi kapsamaktadır. Eski Türklerin inancına göre bütün dünya ruhlarla doludur. Dağlar, göller, ırmaklar hep canlı nesnelerdir. Kutsallık atfedilen Alaş, Tanau, Hangay, Altay, Abakan, Kam, Katun, Bey, Sütgöl bölgelerindeki ırmak ve göller yalnızca coğrafi bir isim değil, aynı zamanda duyan, evlenen, çoluk çocuk sahibi olan varlıklardır (İnan, 1986: 50-51). Bütün tabiat unsurları içerisinde bir ruh barındırırdı ve bunl