Eskiden köylerde elektrik yoktu. Küçüktüm dedemlere giderdik cümbür cemaat. Ben köy hayatını hep çok severdim. Şehrin gürültüsünden, arabaların kokusundan, betonların arasından sıyrılıp en doğal olanın içine düşmek bambaşkadır. Dedem çok cömert bir adamdı. Kalabalıktık, teyzemler, dayımlar, eşleri, kuzenlerim. 30-40 kişi olurduk. Hemen bir iki koyun keserdi. Herkes yardım eder güzel bir sofra hazırlanırdı. Uzunca bir sofranın etrafına toplanırdık. Nenem kaselere yemeğin önce suyundan koyardı. Mis gibi katkısız esmer köy ekmeğini içine doğrar yanında soğanla yerdik. Sonra da etinden patatesinden nohudundan pay ederdi. Yanında yeşilliği, turpu, turşusu. Dedem akşam yemekten sonra gaz lambası ışığı altında torunlarını başına toplar hikâyeler anlatırdı. Cırttan ve dev hikayesi, Basat ile tepe göz hikayesi... Kış gecelerinde dışarıda kurtların uluma sesini, tilkilerin o garip bağrışmaya benzer seslerini ve baykuşların ötüşünü duyardık. Hikayeden sonra kuzenleri birbirleriyle güreştirirdi. G...
Bir konudan, bir üründen bahsetmeseniz, dile getirmeseniz, aratmasanız, sadece düşünseniz dahi onunla ilgili bir şeyler karşınıza çıkıyor, değil mi? ⏩Çünkü özellikle mobil cihazlarımız beyin frekanslarımızı yakalayarak düşüncelerimizi okuyabiliyorlar. Çok değil 10 sene sonra düşüncelerimiz örneğin mesajlaşma uygulamalarında görsele veya yazıya dönüşebilecek. Sosyal paylaşım platformları kuantum ağlar üzerinde olacak. Bir süre sonra ise hiçbirine ihtiyaç kalmayacak. Kulağımıza veya alnımıza takacağımız fark edilmeyen bir çiple telepatik mesajlaşma yapabilecek, gönderi oluşturabileceğiz. 📌Tüm bu veriler sanal bir alanda düşündüğümüz şekliyle; görsel, ses, yazı Koku ve dokunma şeklinde yansıtılacaktır. Soru şu ki; şu an kendinizi bazı konuları yazmamak için frenleyebiliyorsunuz. Yani irade mekanizmanızı kullanabiliyorsunuz. Peki düşüncelerinizi nasıl frenleyeceksiniz? 📍İşte gelecekte insanlar bunu kontrol etmeyi öğrenene kadar düşünmeye dahi korkabilecekler ve bu farklı bir evrimsel sür...