Eskiden köylerde elektrik yoktu. Küçüktüm dedemlere giderdik cümbür cemaat. Ben köy hayatını hep çok severdim. Şehrin gürültüsünden, arabaların kokusundan, betonların arasından sıyrılıp en doğal olanın içine düşmek bambaşkadır. Dedem çok cömert bir adamdı. Kalabalıktık, teyzemler, dayımlar, eşleri, kuzenlerim. 30-40 kişi olurduk. Hemen bir iki koyun keserdi. Herkes yardım eder güzel bir sofra hazırlanırdı. Uzunca bir sofranın etrafına toplanırdık. Nenem kaselere yemeğin önce suyundan koyardı. Mis gibi katkısız esmer köy ekmeğini içine doğrar yanında soğanla yerdik. Sonra da etinden patatesinden nohudundan pay ederdi. Yanında yeşilliği, turpu, turşusu. Dedem akşam yemekten sonra gaz lambası ışığı altında torunlarını başına toplar hikâyeler anlatırdı. Cırttan ve dev hikayesi, Basat ile tepe göz hikayesi... Kış gecelerinde dışarıda kurtların uluma sesini, tilkilerin o garip bağrışmaya benzer seslerini ve baykuşların ötüşünü duyardık. Hikayeden sonra kuzenleri birbirleriyle güreştirirdi. G...